İğneada – Longoz Ormanları
‘Yoğun iş temposundan, ev işlerinden, stresli yaşamdan, insanlardan çok bunaldım’ dediğinizi duyar gibiyim. Size çok ama çok keyifli, derin bir nefes aldırtacak hatta oksijen zehirlenmesi yaşayacağınız kadar temiz havası olan bir öneri ile geldim; İğneada & Longoz Ormanları. Her şeyden yeterli miktarda var burada; az insan, çok doğa…
İğneada – Longoz Ormanları Nerede?
İstanbul’a 3.5 saat uzaklıkta bulunuyor. İstanbul’dan İğneada’ya Silivri ve Çerkezköy üzerinden sırasıyla Saray, Vize ve Demirköy‘ü geçerek ulaşıyorsunuz. Özellikle Demirköy’ü geçtikten sonra Istıranca Dağları nedeni ile yollar virajlı bir hale geliyor. Manzara ise zaten anlatılmaz yaşanır cinsten. 🙂 Camınızı açın; bol oksijen ve temiz havanın keyfini çıkararak yolculuğunuza devam edin.
Longoz Ne Demek?
Longoz Ormanları diyorum ama Longoz ne demek? Longoz (subasar), denize doğru akan derelerin getirdiği kumların birikerek set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği bölgede oluşan özel bir ekosistemdir. Dünya genelinde nadir görülen bir doğa oluşumudur. Longoz ormanlarının özellikle sonbahar-kış mevsimlerinde yüksek yağışlarla birlikte tabanı suyla kaplanır. Canlı çeşitliliği bakımından da oldukça zengindir.
İğneada Longoz (Subasar) Ormanları Dünya’da 3.örneğe sahip olduğu için 2007 yılında milli park ilan edilerek koruma altına alınmıştır. İğneada kuş gözlemcilerinin, yaban hayatını inceleyenlerin, botanikçilerin hatta belgesel çekenlerin ilgi odağındadır.
İğneada’da önceden 7 göl bulunmaktaymış. 1 gölün kurumasının ardından şu an koruma altında 6 göl bulunmaktadır; Mert Gölü, Erikli Gölü, Saka Gölü, Hamam Gölü, Pedina Gölü ve Deniz Gölü. Bu göllerden 2’si orman içerisinde ve tatlı su gölü özelliği taşımaktadır. Diğer 4 tanesi ise denizle bağlantısı bulunan yarı tatlı, yarı tuzlu göllerdir.
İğneada’nın hemen girişindeki İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı tabelasından içeriye girerseniz 4 göle de ulaşabilirsiniz. Ancak araçlar belirli bir noktaya kadar gidebiliyor. Bir kısmını yürümek durumunda kalıyorsunuz. Yürüyüşünüz sırasında yanınızda rehber olması önemli; aksi durumda ormanda kaybolma ihtimaliniz çok yüksek olur. Ne demek istediğimi oraya gidip ormanın sıklığını görünce anlayacaksınız. 🙂
İğneada’da Konaklama
İğneada’ya geldik ve nerede konaklayacağız? Aslında çok fazla çeşit yokmuş gibi görünse de farklı alternatifler mevcut; kamp, glamping (lüks kamp), otel, pansiyon vb.
Konaklama türünü seçerken aslında gittiğiniz mevsim oldukça önemli. Eğer yaz sezonunda gidiyorsanız yer bulmanız oldukça zor. Bu tarz durumlar için erken rezervasyon hayat kurtarır diyorum.
İlk olarak İğneada’da nerelerde kamp yapılır, nereler çadır için uygundur biraz bunlardan bahsedelim. Bence İğneada tam bir kamp alanı. Doğa ile iç içe olmak için en doğru noktalardan biri. Kamp için ilk baktığım yer; merkezde sahile çok yakın konumda bulunan ‘Bay Edi Camping‘ oldu. Konum olarak gerçekten çok başarılı, önündeki ana yolu geçiyorsunuz ve karşınızda direkt geniş bir kumsal. Yürüyerek merkez sadece 10 dakika mesafede. Ama o kadar bakımsız ve kaderine terk edilmiş bir yer ki maalesef burada kamp yapmaktan vazgeçmeme neden oldu. Bu nedenle ücretli kamp alanları açısından burayı maalesef ki konumunun mükemmelliğine rağmen öneremiyorum.
Diğer bir kamp alanı ise Mert Gölü mesire alanı. Ücretsiz, düzlük, ağaçlık ve Mert Gölü’nün hemen yanı başı. Daha ne olsun ki oldukça güzel bir alan. Gelen kampçıların büyük bir kısmı da burada kamp atıyorlarmış. Güvenlik problemi olacağını da düşünmüyorum. Her ne kadar ormanlık alan olsa da 100 metre ilerisinde yerleşim yerleri başlıyor. Buradan yürüyerek 15 dakikada İğneada merkeze de inebiliyorsunuz. Merkezde Migros Jet, A101, Bim, bakkal, restaurant ne ararsanız var.
Buraya nasıl ulaşırım derseniz; Demirköy istikametinden İğneada girişine geldiğinizde; Longosphere tabelasını göreceksiniz. Tabelanın olduğu yol ayrımında Longosphere tarafına değil; tam karşısındaki, sağ taraftaki sokaktan içeriye girip aşağıya doğru ilerliyorsunuz. İğneada mezarlığını ve atv safari araçlarını geçer geçmez köşedeki elektrik trafosunun yanındaki sokaktan içeriye sağ tarafa döndüğünüzde; ileride gördüğünüz ormanlık alan tam bahsettiğim kamp alanı. Ormanın önüne doğru yürüdüğünüzde de Mert Gölü tüm ihtişamı ile sizi karşılıyor.
Ben çadırda kalmak istiyorum ama yapabilir miyim bilmiyorum, biraz çekiniyorum diyenler için müthiş bir glamping önerim var; ‘Longosphere Glamping‘. Öncelikle ‘glamping‘ ne demek bundan bahsedelim. Glamping; glamour ve camping kelimelerinin birleşiminden doğmuş bir kelimedir. Yani ihtişamlı, lüks nasıl adlandırmak isterseniz o şekilde kamp anlamına geliyor. Bana sorarsanız biraz lüks kampçılık, 5 yıldız kamp oluyor; çünkü ısıtmasından tesisine kadar her şey var. Burada kaldığım süre içerisinde gerçekten hiç bir problem yaşamadım. Longosphere, 110.000 m2 alana kurulu oldukça büyük bir işletme.
İçerisinde 54 sincap çadır (benim kaldığım) ve 40 kaplumbağa çadır (daha çok çocuklu ailelere uygun) bulunmakta. Sincap çadırların içerisinde; fanlı ısıtıcı, klima, yatak, askılık, havlu ve mini bir buzdolabı var. Wc & duş ortak kullanım alanlarında (temizlik gerçekten başarılıydı) bulunmakta. Kaplumbağa çadırlar ise hem alan olarak daha geniş hem de wc & duş içerisinde olması nedeniyle daha çok konfor sunuyor. Ama yine de benim gönlüm şirin mi şirin sincap çadırlardan yana. 🙂
Bunun dışında tesis içerisinde;
- Ücretsiz otopark
- Güvenlik
- Restaurant- kafe – bar
- Büfe
- Resepsiyon
- Ücretsiz wifi
- Macerapark
- Yürüyüş parkuları
- Açık yüzme havuzu bulunuyor.
İşletmecisi Yiğit Bey de oldukça nazik ve ilgili, her müşterisi ile tek tek ilgileniyor. Kısacası ilk glamping maceram olmasına rağmen ben kendilerine 10/10 vererek oldukça memnun ayrıldım.
İğneada’da bir diğer konaklama seçeneği ise, oteller ve pansiyonlardan bazırları; İğneada Resort (5 yıldızlı), Longoz Hotel, İğneada Parlak Resort Hotel, İğneada Motel.
İğneada’ya geldiyseniz tam merkezde bulunan meşhur Dobrodosli Rumeli Köftecisi‘nde bir köfte yemelisiniz. Hazır köftelere benzemiyor, tam ev yapımı köfte gibi. Ben yarım köfte, yarım sucuk ile bir porsiyonu tamamladım, her ikisini denemek için sizlerde böyle yapabilirsiniz. Ancak yanına mutlaka manda yoğurdu istemeyi unutmayın.
İğneada’da çok fazla yemek alternatifi bulunmuyor. Malum deniz kenarındasınız o zaman bir balık restaurantına gitmek iyi bir fikir olabilir. Liman Restaurant deniz ürünleri için doğru tercih olacaktır.
İğneada’da Neler Yapılabilir?
- Atv safari turu yapılabilir
- Bol bol doğa yürüyüşleri yapabilirsiniz. Bu kadar güzel doğayı kolay kolay bulamazsınız.
- Rehberler eşliğinde mantar toplama yürüyüşlerine katılabilirsiniz.
- Mert Gölü’nde balık tutabilir ve kanoya binebilirsiniz.
- Yaz sezonunda denize girebilir ve geniş kumsalında deniz, kum, güneş keyfi yapabilirsiniz.
- Çevre köyleri; Limanköy, Beğendik Köyü gezebilirsiniz.
- Dupnisa Mağarası’nı ziyaret edebilirsiniz.
Mert Gölü’nde Kano Keyfi
Öncelikle Mert Gölü’nde kano yapmak İğneada’da yapabileceğiniz en keyifli ve bir o kadar da en yorucu aktivite. Kano ile geçerken gördüğünüz manzaralara hayran olmamak elde değil. Yer yer su o kadar sığ oluyor ki yosunların içerisinden kayıp gidiyormuşsunuz gibi… Tabi buralarda dikkatli olmakta fayda var su çok sığ olursa kano karaya oturabilir. 🙂 Kano turları sabah 07.00’de başlayıp akşam gün batımına kadar devam ediyor ve her mevsim fırtına vs. olmadığı sürece de yapılıyor. Hangi saatler en keyifli derseniz; ya gün doğumunu yani sabah 07.00 saatlerini seçin ya da gün batımı saatlerini. Ancak bir noktayı belirtmek isterim ki kano turu ortalama 1.5-2 saat sürüyor tam gün batımında başlarsanız dönüşünüz karanlığa kalabilir. O nedenle gün batımına 2 saat kala olacak şekilde rezervasyonunuzu yaptırın. Issız bir omanın içerisinde karanlıkta kimse kano da olmak istemez diye düşünüyorum. 🙂
Nereden kano kiralayabiliriz?
Aşağıda vereceğim numaradan Halil İbrahim Bey’e ulaşabilirsiniz ve gitmeden rezervasyon yaptırabilirsiniz. Tavsiyem minimum 2-3 gün öncesinden rezervasyon yaptırın oldukça dolu oluyor.
Gelelim kanoya nereden bineceğimize; Mert Gölü kıyısından biniyoruz ve ormanın derinliklerine doğru var gücümüzle kürek çekiyoruz. Turu tamamladığınızda eğer kaslarınız benimkiler gibi bu tarz sporlara alışık değilse çok ciddi ağrı yapacak benden söylemesi… 🙂 Evet kanoya Mert Gölü kıyısından biniyoruz dedim ama İğneada Milli Parkı içerisinden geçerek ulaştığınız Mert Gölü kıyısından değil. Navigasyon kullananlar Mert Gölü mesire alanı yazarak gidebilir.
Kısaca yol tarifi ise; Demirköy istikametinden İğneada’ya girdiğinizde sol tarafında Longosphere giden yol ayrımını göreceksiniz. Sola değil sağdaki sokağa sapıp aşağıya yolun sonuna kadar dümdüz devam edin. Yolun sonunda Mert Gölü sizi karşılayacak. Zaten vardığınız kanoları da göreceksiniz. Arabanız var ise buraya ücretsiz bırakabiliyorsunuz.
Kano içn Halil İbrahim Bey’e ulaşabilirsiniz: 0545 723 17 09
Kano ücreti kişi başı 50 TL.
Limanköy
Limanköy, İğneda merkezden araç ile 10 dakika mesafede bulunmaktadır. Köy içerisinde görülmesi gereken en önemli yapı; Türkiye’nin en batı ucunda ki fener ünvanına sahip Fransız Feneri diğer adı ile İğneada Feneri. 1866 yılında Abdülaziz tarafından dönemin önemli Fransız mimarlarına yaptırılmış. Çayınızı kahvenizi hatta sandalyelerinizi alıp burada manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
Köyün kurulma hikayesi ise; 150 yıl önce Bulgaristan’dan göç eden aileler bu bölgeden geçerken deniz fenerinin bekçisi ile karşılaşır. Bekçi de tek başına yaşadığı için göçmen ailelere bu bölgeye yerleşmeleri konusunda ısrarcı olur. Böylece Bulgaristan göçmenleri bu bölgeye yerleşir ve Limanköy kurulur.
Beğendik Köyü
Beğendik köyü bir köy için kurulabilecek en güzel yerde bence. Bir köyün upuzun plajı olur mu hiç? İşte meğerse oluyormuş. 🙂 Beğendik köyü boyunca kendi kendime söylediğim tek şey; adamlar ne güzel yere köy kurmuş, ormanı var, deniz manzarası var hatta ve hatta plajı var.
Yaz sezonunda geldiğinizde geniş, düz ve temiz plajından yararlanmak keyifli olabilir. Henüz bakir, pek fazla işletme vs. kurulmamış. Plajda derme çatma yapılmış tek bir işletme var o da ‘Sabri Usta’nın Yeri‘. Buralarda Sabri ustanın teneke tavuğu pek bir meşhurmuş. Ben sonbahar sezonuna denk geldiğim için açıkcası plajda in cin tek kale maç yapıyordu. 🙂 O nedenle ne Sabri ustayı ne de teneke tavuğu görebildim.
Ama eğer tenekede tavuk yemek isterseniz gitmeden bir arayıp sorun kapalı mı açık mı diye. Benim gibi eliniz boş dönebilirsiniz.
Ulaşabileceğiniz telefon numarası; 0539 822 90 33
Plajdan sol tarafa karşıya doğru baktığınız bir köy daha göreceksiniz. İşte o köy Rezova adına bir Bulgar köyü (aşağıda ki fotoğrafta görünen köy). O kadar yakın görünüyor ki sanki 2 kulaç atsanız köye varacakmışsınız gibi… Çünkü bulunduğunuz nokta tam Bulgaristan-Türkiye sınır noktası. Dikkatli bakarsanız koca bir Türk bayrağı da göreceksiniz, işte orası tam hudut. 🙂
Uzun lafın kısası Beğendik Köyü’nü gerçekten biz de beğendik 🙂 Mutlaka uğrayın ve plajın tadını çıkarın.
Dupnisa Mağarası
Demirköy ilçesinin Sarpdere Köyü‘nde bulunmaktadır. Köyü geçer geçmez sola doğru tabelasını görüp aşağı doğru inmeye başlayacaksınız. 5-6 km daha ilerlemeniz gerekmektedir. Yol boyunca bir daha Dupnisa tabelası görmeyebilirsiniz ama doğru yoldasınız ilerlemeye devam. 🙂 En son zaten otopark alanına kadar yol devam ediyor.
Tarihi 180 milyon öncesine dayandığı söylenen Dupnisa Mağarası 2 katlı ve 3 girişe sahip. Toplam 2720 metre uzunluğunda olsa da ziyarete açık kısmı sadece 500 metre. Üst kısımda ki mağaralar; Kuru Mağara ve Kız Mağarası, alt kısımda bulunan mağara ise Sulu Mağara. Sulu Mağara’nın 250 metresi, Kuru Mağara’nın da 200 metresi gezilebiliyor. Sulu Mağara’dan yukarıya (Kuru Mağara’ya) yaklaşık 301 merdivenle çıkabiliyorsunuz. Sulu Mağara’nın bulunduğu noktada sıcaklık yaklaşık 10 derece civarındadır. Yukarıda yer alan Kuru Mağara’da ise sıcaklık 17 derece civarındadır. Türkiye – Bulgaristan sınırını çizen Rezve deresi Dupnisa mağarasının içinden çıkan kaynak suyundan doğmaktadır. Trakya’nın turizme açılmış tek mağarası. Turizme açıldığı 2003 yılından beri her yıl çok sayıda turist ziyaret ediyor. Açıkcası şimdiye kadar gördüğüm en büyük ve en gösterişli mağaralardan biri.
Dupnisa Mağarası Ziyaret Dönemleri
Dupnisa Mağarası ile ilgili bilinmesi gereken en önemli detay ise mağara 15 Mayıs – 15 Kasım tarihleri arasında ziyarete açık. Kış döneminde ziyarete kapalı olmasının nedeni mağaradaki yarasaların bu dönemlerde kış uykusunda olmasıymış. Mağara 16 türden yaklaşık 60 bin yarsayı içerisinde barındırıyor. Gezerken tavana dikkatli bakarsanız siyah siyah asılı yarasaları görebilirsiniz. Ben yaklaşık 4-5 tane asılı vaziyette uyuyan yarasa gördüm. 🙂
Her yerde olduğu gibi burada da tabi ki bir efsane var, dilden dile dolaşan. Bu mağaranın efsanesi de; çevre köylerden birinde yaşayan yakışıklı delikanlı komşu köyün kızı Nisa’ya ilk görüşte aşık olur. Ancak bu iki köy birbiri ile kavgalı olduğu için iki genç gizli gizli bu mağarada buluşurlarmış. Bir gün tüm cesaretini toplayan genç kızı babasından istemiş. Ancak kızın babası et bir şekilde reddetmiş. Delikanlı sevdiği kızın ailesinden aldığı cevap karşısında kendisini bu mağaraya kapatmış. Uzun süre dönmeyince onu aramaya gelenler genci burada taşlaşmış halde bulmuşlar. Genç kız bunu öğrenince kahrolmuş ve delikanlının peşinden bu mağaraya gelip sevdiği gence elini uzatarak taşlaşmayı ve onunla burada kalmayı dilemiş.
Bu hikayeyi anlatan bir çift el görseli var mağaranın içerisinde. Ama gerçekten de uzanan ama kavuşamayan 2 ele çok benziyor. Görünce şaşırıp kaldım.
Dupnisa Mağarası notlarım;
- Mağara içerisine su dışında yiyecek & içecek sokmak yasak.
- Yerler ıslak ve kaygan o nedenle dikkatli yürümekte gerekiyor.
- Otopark ücreti 5 TL.
- Mağara girişi; öğrenci bileti 5 TL, tam bilet 15 TL. (2020 yılı fiyatları)
- Mağara girişinde yöresel ve köy ürünleri satan tezgahlar var, alışveriş yapabilirsiniz.
- Mağara girişinde kafe, wc gibi hizmetler bulunmakta.
- Mağara çevresinde kamp yapabilecek alanlar mevcut. Yol kenarında kamp alanı tabelaları göreceksiniz.
Kısacası bir sonbahar günü çıktığım İğneada – Longoz Ormanları yolculuğum bu şekildeydi. Benim son zamanlarda en keyif aldığım seyahatlerimden biri oldu. Çok kuş sesi, az insan sesiyle huzurlu 4 gün geçirmek ruhuma çok iyi geldi. 🙂 Mevsim yazmış, kışmış bence fark etmiyor İğneada her mevsim çok güzel. Hafta sonu başka rotalar arayanlar için; Kıyıköy Gezi Rehberi, Abant Gezilecek Yerler
'
Merhaba, beni Instagram'da takip etmeyi unutmayın: @kesinbiryerlerde
2 Yorum
Geri bildirim:
Geri bildirim: